8 Aralık 2010 Çarşamba

Ermeni kardeşlerimden özür diliyorum!

Ermeni kardeşlerimden özür diliyorum!

Son günler de bir grup aydının başlattığı ‘özür diliyoruz’ kampanyası ile beraber, yine ermeni meselesi konuşulmaya başlandı.Bizler de kimin hangi safta durduğunu bu vesile ile öğrenmiş olduk, Cumhur başkanının ‘fikir özgürlüğü çerçevesinde yapılabilir’ yorumu, ‘annesinin ermeni kökenli olduğu için karşı çıkmamıştır’ minvalinde faşizan bir yaklaşımla karşılandı,bir grup aydının açtığı ve ilk üç günde on beş bin imzaya ulaşan bu kampanyanın internet sitesinin girişi bile engellendi, başbakan ve Türk silahlı kuvvetleri dahil herkes karşı görüş bildirdi,mecliste ise tek ses DTP’li vekillerden geldi, ha bir de Dengir mir Mehmet Fırat ‘özür dilemek erdemdir’ gibi cümle kurdu, hayat bazen insanı kimlerle yan yana getiriyor..

Karşı görüşler; ‘önce tehcir sadece doğu Anadolu da, çatışma bölgelerinde yaşandı, bu bir savaştı, çatışmalar vardı onlar bizi vurdu bizde onları vurduktan tutun da, aslında onlar bizi katletti’ noktasına varmış durumda.  Üstüne üstlük bu iddialara sarılanların hepsi, resmi belgeler ortada diyor, ama bu belgelerin neden Ermeni soykırımının gündeme gelmesiyle ortaya çıktığını kimse düşünmüyor, yoksa meselenin farkına yeni mi varıldı. Ama bırakın tehcir dönemi ile ilgili gerçek belgeleri, dönemin tapu kayıtları bile milli güvenliği tehlikeye düşürür diyerek arşivlerden çıkarılmıyor.

Mesele böyle değil ama tehcir İstanbul, İzmir, Eskişehir, Bursa, Adana dâhil Ermenilerin yaşadığı her yerde uygulanmış, tehcire bir buçuk milyon Ermeni zorlanmış bir milyon Ermeni yaşamını yitirmiş, resmi rakamlar sekiz yüz bin diyor, tehcire zorlanan rakamın o dönem Anadolu da yaşayan nüfusun onda biri ve o dönem toplam dünya da ki Ermeni nüfusunun üçte biri olduğunu belirtmekte yarar var. Ayrıca iki yüz bin ila beş yüz bin arasın da insan da ihtida yolu ile Müslümanlaştırılmış.

Tehcir esnasında teşkilat-ı mahsusa tarafından örgütlenmiş; ittihatçıların ünlü tetikçisi Yakup Cemil’in Sinop ceza evini boşaltması ile azılı katillerden oluşan çeteler ve Ermeni mallarına öz diken çeteler, aşiretler, yolda bütün Ermenileri kıyıma uğratmış. Tabi bu çetelerin yaptığı inkar edilmiyor ama kim tarafından örgütlendiği inkar ediliyor.

Aynı senaryoya aslında şimdiler de yine tanığız, İttihat ve terakki partisinin kurdurduğu Teşkilat-ı mahsusanın çeteleri nasıl reddediliyorsa, bugün de milli istihbarat teşkilatı tarafından kurulan JİTEM reddediliyor, bu devlete Osmanlıdan en büyük miras yasadışı örgüt kurup, maaşlı katilleri çalıştırmak, aynı şeyi Asala’yı yok etmek için de yaptı, aynı kadrolar Maraş, Sivas, Çorum katliamlarını da yaptı, hele JİTEM yıllardır Kürt halkına kan kusturuyor, kaybedilen, işkence edilen insanların sayısı binler ile ifade ediliyor. Hepsinin faili malum ama meçhul, halk biliyor ve gerçek tarih mazlumlar tarafından yazılıyor. JİTEM tarafından düzenlenmiş maaş bordrosu olan Abdulkadir Aygan’a rağmen JİTEM’i inkâr ediyorlar.

Tabi işin bir de maddi boyutu var ki bugün ortada gezen pek çok varsılın ve asilzadenin malvarlığının nerden geldiğini öğrenebiliriz. Çünkü tehcire zorlanan Ermenilerin kalan malları sahipleri başvursun diye kurulan emval-i metruke (terk edilmiş mallar) komisyonları tarafından tasfiye edilmiştir. Zorla göç ettirilip yolda katledilen insanların mallarını terk edilmiş sayıp kamulaştırmak nasıl bir arsızlıktır o ayrı mesele, ama her şeyi kılıfına uydurarak yapmak ta miras kalmış bu günlere, Öldürülen ve savaş bölgesinde kalan Suriye’nin derzor çöllerine göçe zorlanan, Ermenilerin zaten on beş gün içerisinde dönüp mallarını geri istemesi imkânsızdı. Bu el konulan mallara haraç mezat o dönemler de iktidarda olanlar ve yakınları tarafından el konuldu. Çankaya köşkü bile Kasapyan ailesine ait böyle bir arazi üzerinde kurulu.

Meselenin özü aslında şudur; bizim dededen zengin asilzadelerin ve paşa zadelerin haram zadedir.
Birlikte yaşadığı her gün yüzüne baktığı, selam verdiği komşusunun ilk fırsatta malına göz diken, el koyan ve komşusunu katletmek pahasına bunu yapan bu insancıklardan, cumhuriyet döneminin ilk elitlerini ve Anadolu sermayesini oluşturacak bu zihniyetin, torunlarına böylesi bir düzeni miras kalması pek şaşılacak bir durum değil. Komşusunun sofrasında üzerine kan damlamış ekmeği yiyen elbet bir gün kan kusar, zulüm tarlasında zulüm biter. Sormazlar mı adama bir milyon Ermeni’nin malını ne yaptınız? Diye. Yoksa torunlarına mı verdiniz!
Veya açın dönemin tapu kayıtlarını görelim bakalım bizim şu asilzadelerin cemaz-ül evveli neymiş… Kendi adıma eli komşusunun kanına bulaşmış, lokmasına kan damlamış haramzadelerin torunu olmaktansa, zulümden kaçan komşusunu evinde barındıran, sahip çıkan, Kayserili Hacı Mehmet’in torunu olmayı tercih ederim…

Bugün yasadışı örgütlerin en çok eleştirilen yanı sivillere şiddet uygulamaları, Ermeni tehciri sırasın da kadın çocuk demeden katliam yapılması ne peki, yoksa bugün o çok övündüğümüz tarihimizin aslında katliamlarla dolu olması mı bizi rahatsız etti. Ya da Bugün her nimetinden faydalandığımız Türk-Müslüman ulus devletinin nasıl inşa edildiğini, nasıl bir toplum mühendisliği çalışmasından geçilerek bugünlere geldiğimizi öğrenmek mi, şu genç yaşımız da bile nelere tanık olduk.belki de bu katliam zincirinin son halkası olan, Hrant Dink'in öldürülmesine şahidiz. Her ulus devletin inşasında öteki olanın yok edilmesi veya dönüştürülmesi birinci koşuldur. Bizim ülkede henüz tamamlanmamış olsa da bu inşanın en sert müdahalesi Ermenilere yapıldı.

Şimdiler de ermeni diasporası da ‘özür diliyoruz’ kampanyası vesilesi ile Ermenilerin yaptığı kıyımlar için özür dilemeye hazırlanıyor, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar da benzer bir kampanya ile birbirlerinden özür dileyerek birlikte yaşamanın zeminini hazırlamaya çalışıyor. Çünkü aklıselim olan herkes şunu biliyor kardeşçe yaşamayı bilmediğimiz her gün aramızda ki öfke ve iletişimsizlik artıyor ve bu dünya daha renksiz daha yaşanmaz bir hale geliyor.

Türk devleti ve elitleri Özür dilemeyi kabul ettikleri anda o çok savundukları mülkiyet hakkının nasılda işlerine gelince başkaları için uygulanmayacağını ve insanları katletmek pahasına hırsızlık yaptıklarını da kabul etmek





Ahmet / 5 Ocak 2009 Salı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder