9 Aralık 2010 Perşembe

DTP KAPATILDI. KARAR; TSK, AKP VE ANAYASA MEHKEMESİ ORTAK KARARIDIR.

Bugün itibariyle, bu ülkede barışın bayrağının yükselmesinin, halkların kardeşleşmesinin yegâne adreslerinden birisi artık yok. Anayasa Mahkemesinin kararı ile ‘Demokratik Toplum Partisi’ kapatıldı. Demokratik açılım diye adlandırılan bu süreçte DTP’nin kapatılması tamamıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin işine yaramıştır. Karara AKP’ye yakın üyelerin de imza atması ve kararın oybirliğiyle alınması bunun en önemli göstergesidir. Karar siyasidir ve birilerinin aleyhine birilerinin ise lehine olacak sonuçlar doğuracaktır. Anayasa mahkemesinin AKP’yi kapatmaması ile DTP’yi  siyasal sonuçları aynıdır. Bu sebeple Anayasa mahkemesine yüklenmektense AKP’nin temsil ettiği zihniyete yüklenmek daha yerindedir.

Alınan karar Demokratik açılım denilen süreci AKP’nin istediği gibi yönlendirmesinin önünü açmaktadır. Çatışmayı ve savaşı önümüze bir çözüm olarak getiren bu karar, sorunu çözmekte oluşacak tüm barışçıl çabaların önünü kesmeye yöneliktir.

DTP içinde uzun zamandır ılımlılar ve radikaller diye bir ayrım gözlenmekteydi. Bu ise sorunun çözümünde izlenecek yol ile ilgili bir görüş ayrılığıydı. Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ılımlı kanadın en önemli isimleriydi. Bu isimler, Söyledikleriyle ve yazdıklarıyla Kürt halkı tarafından çözüm noktasında ciddiye alınan ve takip edilen isimlerdi. DTP’nin, marjinalleşmemesinin ve daha geniş kitlelere ulaşmasının önemli unsurlarıydılar. Aslında milletvekilliğini düşürme noktasında, Anayasa mahkemesi tarafından ikisinden daha radikal isimler olmasına rağmen, bu isimlerin milletvekilliğinin düşürülmesi, DTP’yi marjinalleştirme ve radikalleştirme adımıdır. Kürt halkı içerisinde DTP’nin, gücünü azaltmanın bir yolu da budur. Parti içinde sözü radikallere bırakmak ılımlıları susturmak anlamına gelmektedir. Anayasa mahkemesinin kararı acaba kimin işine yaramaktadır?

Bu ise önümüzdeki seçimlerde PKK’ye mesafeli ama çözüm odağı olarak DTP’yi gören Kürt yurttaşlara, çözümde adres olarak, AKP’yi göstermektir. Alınan karar AKP’nin önünü açması ve Demokratik açılımın çapının daralarak devam etmesi anlamına gelmektedir. AKP Demokratik açılımda batı illerinde kaybettiği oyu, DTP’nin, kan kaybetmesi ile Kürt illerinden almanın hesabını yapmaktadır.

Siyasi yasak getirilen isimler de bence bu tezi doğrular niteliktedir, Yasaklanan, Leyla Zana ve Sedat Yurttaş Kürt halkı tarafından çok önemsenen ve saygı duyulan isimlerdir. Selim Sadak AKP’nin çok güçlü olduğu ve Başbakan’ın milletvekili seçildiği, Siirt ilini alacak kadar halk tarafından sevilen ve sayılan bir isim, Orhan Miroğlu ise hem Musa Anter’in yeğeni hem de Kürt halkı tarafından ilgiyle takip edilen bir yazardır. Diğer yasaklanan belediye başkanları da aynı çizgidedir ve İl yöneticileri de parti içerisinde önemli görevler yüklenen insanlardır. Amaç tamamen DTP'nin temsil ettiği siyasal hareketi zayıflatmaktır.

Yapılan Kürt siyaseti içerisinde vizyon sahibi, halk tarafından bilinen, tecrübeli, sevilen ve sayılan isimleri devre dışı bırakarak Kürt siyasal hareketini geriletmek ve açılım sürecinde en aza razı etmektir. Kürt siyasal hareketinin radikalleşmesinin kimseye faydası yoktur. Türkiye halkının ihtiyacı olan tek şey tarafların birbirini anlamaya çalışması ve barışın yolunu bulmasıdır, Bu ise zor bir mesele değildir.

Aylar önce başlayan kapatma davasının bu şekilde sonuçlanması, tam da Tayyip Erdoğan’ın Amerika ziyaretinden sonra olması, ABD’de belirli pazarlıkların yapıldığı anlamına mı gelmektedir? İcazet bu yönde mi alınmıştır?

Karar Anayasa Mahkemesi, Türk silahlı Kuvvetleri ve Adalet ve Kalkınma Partisinin ortak kararıdır. Karar sebebi ile Anayasa mahkemesine yüklenmenin anlamı yoktur. İki yıldır anayasa mahkemesi raflarında bekleyen dosya indirilmiş ve ortak kararla DTP kapatılmıştır. Karar resmi ideolojinin kararıdır.

Kararı boşa çıkarmak, barış bayrağını yükseltmek, tıkanan sürecin önünü açmak bizim görevimizdir. Kapatma kararından sonra atılan, ‘Hepimiz Kürd’üz, Hepimiz DTP’liyiz’ sloganı çok anlamlıdır. Herkes bu süreçte Kürt’lerin derdine ortak olmalı ve daha güçlü bir demokratik hamleyi başlatmanın yollarını aramalıdır.

Bakalım durmuş saat bile günde iki kere doğruyu gösterir deyip, AKP’ye alkış tutan, Taraf gazetesi ve genç Converse’ler ne diyecek bu işe.

Ahmet / 12 Aralık 2009 Cumartesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder