17 Ocak 2012 Salı

ADALET BU DAVANIN NERESİNDEYDİ Kİ!

ADALET BU DAVANIN NERESİNDEYDİ Kİ!



19 Ocak 2007 tarihinde katledilen Hrant Dink; dün bir kez daha katledildi.  Mahkeme heyeti, Hrant Dink davasında 5 yıl süren uzun yargılama sürecinde, 25. Duruşmanın sonunda kararını açıkladı. Yargıtay’a yapılacak itiraz, Yargıtay’dan/mahkeme’den gelecek kararın AİHM’e gitmesi, süreci hukuki olarak devam ettirecek evreler olacak. Belki de dava bundan sonraki evrelerde daha fazla tartışılacak.

Bütün duruşmalara bu davayı takip ettiğimizi, katillerin ve azmettiricilerin peşini bırakmadığımızı belirtmek için gittik. Bugünkü duruşma ise kararın açıklanacağı duruşma olması sebebiyle, herkes tarafından çok daha fazla önemsendi. Son ana kadar mahkeme önünde yüze yakın insan beklemekteydik.

Açıklanan karara duruşma salonundaki herkes çok şaşırdı! Nasıl böyle bir karar verilebilirdi? Birçok insan gözyaşlarına hâkim olamadı, öfkelenenler oldu. Bir grup ise, alkışlarla kararı protesto etti ve “Katil devlet hesap verecek” sloganını mahkeme koridorlarında haykırmaya başladı. Bu ses, bu Devrimci öfke dışarıda yankı buldu… Oysa, şaşkınlık anlamsızdı, kararda şaşırılacak bir şey yoktu!

Ogün Samast: cinayetin hemen ardından cep telefonunu ve tabancasını yanından ayırmadan, İstanbul’dan bir akraba ziyaretinden döner gibi otobüse atlamış, memleketine dönmeye karar vermişti. Özgüveni tamdı. Kamera kayıtlarının ortaya çıkmasından sonra yakalanmış, yakalayan güvenlik görevlileriyle Türk bayrağı önünde gururla resimler çektirmeyi ihmal etmemişti. O güvenlik görevlilerine ne mi oldu?

Ogün Samast, yargılama sürecinde montunu ve beresini attı, takım elbise giymeye başladı, cemiyet hayatına yakışır bir katil olmaya özen gösterdi. Biraz çelimsizdi, cezaevinde semirtildi. Terörle Mücadele kanunu kapsamında, 15-18 yaş grubu çocukların özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmasına ilişkin maddenin değiştirilerek, çocukların, çocuk mahkemelerinde yargılanmasını sağlayan maddeden ilk faydalanan o olmuştu. Kürt çocukların ise bir kısmı salıverilmiş, 18 yaşlarını doldurmalarına müteakip tekrar tutuklanmışlardı. 12 Eylül cuntacılarının 17 yaşındaki Erdal Eren’i idam etmesinin ardından devletin itibarının zedelenmesini istemeyen AKP, 17 yaşındaki Ogün’e gereken hassasiyeti göstermeyi ihmal etmemişti! Ogün Samast şimdi ne mi yapıyor? Avukatı ortada bir örgüt olmadığı için saatler önce tahliyesini istedi bile!

Yasin Hayal: Hayatı boyunca şiddetle iç içe olmuş bir BBP üyesi. Trabzon’un Pelitli ilçesinde katil adayı ararken Ogün’ü bulmuştu. Ogün Samast’ın “Onu bana niye öldürttün?” dediği şahıstı Yasin Hayal. Mahkemelerde dink ailesine sataşan, tehdit eden, son olarak savcıya küfürler yağdıran Yasin Hayal’inde kendine güveni tamdı. Mahkeme heyeti Yasin’in güvenini boşa çıkarmadı! Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Bir süre sonra “adli suçlulara” çıkarılacak aflarla aramıza döner.  Nasıl olsa örgüt üyesi değil. Yasin Hayal; 1 Mayıs’a, 8 Mart’a, Newroz’a arkadaşlarıyla katılmadı ki, örgüt üyeliğinden yargılansın…

Erhan Tuncel; Trabzon emniyet müdürlüğüne bağlı çalışan, BBP üyesi bir polis muhbirdi. Yasin Hayal’i yakından takip etmiş, faaliyetlerini gerekli birimlere bildirmişti. Ancak takip ederken, katillerin işini kolaylaştırmayı ihmal etmemiş, internetten maktulün resimlerini indirip çoğaltarak katillere dağıtmıştı. Emniyet Müdürlüğü’de başından beri Tuncel’e sahip çıkmıştı. Katliamın kilit ismi Erhan Tuncel ne mi oldu? Tahliye edildi! Şimdi 2. Vatani görevini yapmak üzere askerlik şubesinde…
Muamer Güler: dönemin İstanbul valisi. Hrant Dink, onun valiliği döneminde Mit ajanları tarafından valiliğe çağrılarak tehdit edilmişti. Hrant Dink’in öldürülmesine dair gelen bilgilere karşı herhangi bir işlem yapmamıştı. Muammer Güler ne mi oldu? Fethullah Gülen Cemaati’nin önemli bürokratlarından olan Güler, terfi ile önce Kamu güvenliği müsteşarı, sonra AKP Mardin milletvekili oldu! …

Celalettin Cerrah: dönemin İstanbul emniyet müdürü. Katliamdan bir gün sonra “ortada bir örgüt yok” demişti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden terfi ettirilerek Osmaniye Valiliği’ne atanan Celalettin Cerrah, 5 yıl sonra haklı çıktı!
Ramazan Akyürek: dönemim Trabzon Emniyet Müdürü. Görev yaptığı dönemde; McDonald’s bombalandı, KTÜ Öğretim Üyesi Doç. Hicabi Cındık öldürüldü, KTÜ’den Prof. Dr. Sadettin Güner ve üç yaşındaki oğlu çapraz ateşle öldürüldü, TAYAD üyeleri yüzlerce kişi tarafından linç edildi, Santa Maria Kilisesi’nin rahibi öldürüldü. Ramazan Akyürek, Erhan tuncel’i başından beri sahiplenmiş, Tuncel ile ilgili mahkemeye; “Erhan Tuncel muhbirliği 2 ay önce bırakmıştır.” imzalı bir yazı yollamıştı, oysa Erhan Tuncel hala görevdeydi!  Ramazan Akyürek ne mi oldu? Fethullah Gülen cemaatinin emniyet müdürlüğü içerisindeki en önemli ismi olan Akyürek, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’na terfi ettirildi!  
Trabzon’daki ve İstanbul’daki emniyet görevlilerinin başından beri bildiği, Ankara’daki ilgili makamları haberdar ettiği ama kimsenin önlem almadığı, bilgilerin her yerde olduğu ama mahkeme tarafından istenilmesiyle birlikte imha edildiği bu katliam, devlet içindeki örgütlü güçlerce gerçekleştirildi. Katiller AKP tarafından 5 yıl boyunca korundu, bundan sonra da korunmaya devam edecek.

Hrant Dink’in katledilmesinde; hem AKP içerisindeki, hem de AKP dışındaki güçler yer almıştır. AKP, devlet geleneğini sürdürmeyi bilmiş ve 5 yıl boyunca katilleri korumuştur. Dava sonunda sadece; bir yarı deliyi ve tetiği çekeni cezalandırmıştır.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa değişikliği referandumunda, halkı yargı bağımsızlaşacak, diyen AKP, referandumda sol liberallerin “yetmez ama evet” kampanyası ile HSYK’da Adalet Bakanlığı’nın listesinin blok olarak seçilmesi ile tüm yargıyı kontrolü altına almıştır. AKP, Oda Tv, KCK, Devrimci karargâh davaları, öğrencilerin ve gazetecilerin tutuklanmaları ile yargının ne kadar adil işlediğini ortaya koymuştur. Uludere ve Kazan vadisi katliamlarıyla ise faşizan yüzünü tam anlamıyla ortaya koymuştur.

Adaletsizliğin ve eşitsizliğin hoyratça hüküm sürdüğü bu dönemde, AKP’den adalet beklemenin ne kadar anlamsız olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. AKP politikalarından medet uman ve itibarını uzun zaman önce kaybeden sol liberallere, referandumdan sonra balkon konuşmalarında teşekkür edilen "yetmez ama evetçilere" sormak lazım: bu adalet size yeter mi? Azalan itibarları, mahkemenin kararını açıklaması ile tamamen bitmiştir! Hedef saptırma, AKP dışındaki odakları işaret etme politikası iflas etmiştir.

Safların sıklaşacağı zeminin sloganı ise belirginleşmiştir: Kahrolsun AKP faşizmi! Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!

Ahmet saymadi / 18 Ocak 2012 Çarşamba








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder