28 Ekim 2011 Cuma

VAN’DA GİZLENEN GERÇEK

VAN’DA GİZLENEN GERÇEK



             Geçtiğimiz Pazar günü Van, bir gün ortası depremi ile sarsıldı. Van’da, ilçelerinde ve köylerinde onlarca ev ve işyeri yıkıldı, ölü sayısı ise her geçen gür artıyor. Öncelikle başlarken yaşamını yitiren herkese başsağlığı diliyor, ailelerine sabır diliyorum.  Sabrı sadece yaşadıkları acılar için değil,  onlara yapılan zulme karşı da diliyorum. Zira son bir haftada Vanlılar özelinde Kürtler hakkında, burada tek tek anmak istemediğim onlarca kötü söz edildi. Yardım adı altında yapılan başkaca saçma şeyler ise dayanılacak gibi değil… Faşizm kenarına kayıt düşse de, Van halkıyla deprem yaralarının sarılmasında gösterilen dayanışma tüm olumsuzlukları unutturacak gibi.  

           Van depremi başkaca bir konuyu dikkatle izlememiz gerektiği vurgusunu öne çıkardı: Demokratik özerklik ve yerinden yönetimler. Önce kısaca Van’daki politik dengelere bakalım.  

            Van Belediyesi, 2005 yılındaki yerel seçimlerde AKP tarafından kazanılmıştı, 2009 yılındaki yerel seçimlerde ise AKP, Van’daki yerel seçimleri kaybetmiş ve seçimleri DTP kazanmıştı. Bunu sindiremeyen AKP’nin seçimlerden hemen sonra başlattığı KCK operasyonlarında seçim çalışmasında emeği geçen, seçim başarısına katkıda bulunan onlarca insan tutuklanmıştı. Bütün bu baskıya ve kadro darlığına rağmen, BDP’nin de içinde olduğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blok’unun adayları 12 Haziran genel seçimlerinde, Van’daki geçerli 440 bin oyun, 211 bin’ini alarak, büyük bir başarı göstermiş ve 8 milletvekilliğinin dördünü kazanmıştı. Milletvekillerinden Kemal Aktaş’ın cezaevinde olduğunu, seçim çalışmalarına iştirak edemediğini ve hala tutuklu olduğunu belirtmek gerek. 12 Haziran başarısının ardından aynı senaryo yine yürürlüğe kondu; seçimlerde çalışan onlarca insan KCK operasyonu adı altında tutuklandı. Van’da AKP ile Kürt Özgürlük Hareketi arasında bir inisiyatif savaşının yaşandığını, ve bu savaşı AKP’nin iki kez kaybettiğini görüyoruz.

             AKP’nin yürüttüğü siyaset ile yükselen faşizm, depremin hemen ardından kendini gösterince AKP bir kez daha kaybetti. MHP lideri Devlet Bahçeli bile grup toplantısında deprem ile ilgili söylenenler için “ Densizlik ve soysuzluk” yorumlarını yaptı. Van özelinde Kürdistan AKP için bir bataklığa dönüşmüş durumda, inisiyatifi kazanmaya çalıştıkça daha fazla batıyor. 17 Ağustos depreminde, gelmiş geçmiş en sağlıksız insanlardan biri olan MHP’li Sağlık Bakanı Osman Durmuş, yurt dışından gelen yardımları kabul etmemişti. Van depremin ardından ise AKP İsrail’den gelen yardımları kabul etmedi, çaresizlikten olacak ki, yardımların gelmesinden 3 gün sonra yardımları kabul etmek zorunda kaldı. Hâsılı AKP, bu depremde ırkçılıkta MHP’yi aratmadı, hatta geçti dersek yeridir.

           Bahsettiğimiz inisiyatif savaşı yardımların Van’a ulaşmasında ve depremzedelere dağıtılması noktasında da kendini gösterdi. BDP’li belediyelerden yollanan, yurttaşlar tarafından direkt Van Belediyesi’ne gönderilen yardım malzemeleri Van’a sokulmadı, yardımların şehre girişine izin verildikten sonra ise Belediye yerine Kızılay’a götürüldü. Van otogarında gönderilen yardım malzemelerine polisler tarafından el konuldu, el konulması sırasında çatışma çıktı,  kargo şirketlerince şehre getirilen tüm yardım malzemeleri Valiliğe yönlendirildi. Yardım için şehre gelen gönüllüler şehre sokulmadı ve geri gönderildi. Oluşturulan kriz masasına Van Belediye’sinden kimse alınmadı. Yardım malzemelerinin dağıtılmasında devlet görevlilerine ve AKP’ye oy çıkan yerlere öncelik verilip, diğer yurttaşların geri plana itilmesi ise büyük bir öfke yarattı.

              Van’da yaşananlarda İzmit depreminde olduğu gibi ciddi bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Medya üzerinden yürütülen psikolojik savaşta, AKP yaşanan her şeyi yanlış aktarıyor. Depremden zarar gören halkın tüm ihtiyaçlarının çözüldüğünü, köylere ulaşıldığını, her şeyin yolunda gittiğini belirtiyorlar. Ancak tümüyle yalan olduğu ortaya çıkıyor; Perşembe günü bile ailesinden birçok ferdi depremde kaybeden Engin Dargın, çadır alamadığı için elinde bıçakla Kızılay’ı bastı.

              AKP o denli batmış durumda ki, Başbakan bazı konularda yetersiz kaldıklarını açıklamak zorunda kaldı. Kızılay, çadır sıkıntısının gerçek olduğunu belirtti; “Deprem olacak diye 500.000 çadır stoklayamayız” gibi fecaat bir açıklama yaptı. 1999 İzmit depremi ile alınmaya başlanan deprem vergileri ile Van’daki sorunların çoktan çözülebileceğini belirtenlere ise Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in verdiği; “Biz deprem vergilerini duble yol yapımı için kullandık” cevabı ise tarihe geçti bile... İşsizlik fonununda nerelerde kullanıldığını ve işsizlere ödenmediğini hatırlarsınız sanırım!             

                Durumun AKP’nin ve artık AKP tarafından ele geçirilmiş devlet kurumlarının açıkladığı gibi olmadığını hepimiz biliyoruz. AKP’ye ve devlet kurumlarına yaptıkları açıklamalarda geri adım atmalarını sağlayan, bölgeden gelen bilginin doğru akışını sağlayan, alternatif kriz masası ile sorunların çözümünde halktan yana seçenekleri ön plana çıkaran yegane şey, Van’da yerel yönetimlerin halk iradesi tarafında kazanılmış olması…

                 Yerel yönetimlerin ve Demokratik Özerkliğin ne kadar önemli olduğunu acı bir olayla, deprem felaketi ile tekrar öğrenmiş olduk. Van’daki yerel yönetimin halk iradesinde olmaması halinde; ne gerçek ölü ve yaralı rakamlarına, ne yardımların yerindelik ilkesine göre kullanılıp kullanılmadığına, ne yıkılan binaların hangilerinin devlet binası olup olmadığına, yardım dağıtımında hakkaniyet ilkesinin çiğnenip çiğnenmediğine, depremzedelere verilen ilaçlardan hala katılım payı alındığına, deprem vergilerinin nereye gittiğine dair bilgileri öğrenemeyecektik!

               Bize düşen; Van halkını yalnız bırakmamak, Van için yapılan kampanyalarda toplanan tüm gelirlerin Van halkının yararına kullanılmasını sağlamak (Kızılay bile Van için gelen yardımlar için ayrı hesap açtı), Van’a yapılacak yardımı bütün kış boyunca daimi hale getirmek, hepimizin ortak görevi. Bu dayanışma, kaybettiğimiz kardeşliğin harcını yeniden karmak için en önemli malzememiz. Bu aynı zamanda Van’da ve başkaca birçok yerde kazanılan yerel yönetimler başarısının ve demokratik özerklik deneyimin genişlemesinin de birinci adımı olacaktır. AKP, Kürdistan’da önümüzdeki yerel seçimleri; Kürt halkının örgütlü gücü, direngenliği ve deneyimi karşısında şimdiden kaybetti, bu çok açık. Önemli olan AKP’nin yenilgisini ve halkların zaferini yaygınlaştırmak, demokratik özerkliği her yerde hâkim kılmaktır. Van’da gizlenen gerçek; Demokratik özerkliğin zaferi, AKP faşizminin yenilgisidir.

Ahmet Saymadi / 28 Ekim 2011 Cuma

         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder