27 Şubat 2012 Pazartesi

KÖPRÜ SİYASETİ

Bu iktidar bloğun çatlayacağını iddia edenlerin yanıldığı giderek ortaya çıkıyor.
Bunun başka bir örneğini çok yakın bir zaman önce de görmüştük. Başbakan’ın geçirdiği ameliyat sonrasında bazı yazarlar tarafından yeni lider adayları önerilmişti. Bu lider adaylarından özellikle Bülent Arınç kendini ön plana çıkarmaya çalışmıştı. Kamuoyunda, “şike yasası” olarak bilinen yasa tasarısının meclisten geçmesinin ardından süren tartışmalarda ise, Cumhurbaşkanı’nın yasayı veto etmesi, yine bazı yazarlarca yerinde bir karar olarak değerlendirilmişti. Ancak, AKP grubu, yasada hiçbir değişiklik yapmadan yasayı Cumhurbaşkanlığı’na geri göndermişti. Cumhurbaşkanı’nın onaylamak zorunda kaldığını eklemeye gerek yok!
Son olarak geçtiğimiz günlerde, özel yetkili savcıların dört MİT görevlisini ifadeye çağırması üzerine aynı tartışmalar sürdürüldü. Bu kez; “Sivil darbe” cümleleri de telaffuz edildi. Bir önceki krizde, bazı sitelere Fethullah Gülen’in görüşlerini ileten ve hayli sinirli olduğu gözlenen videolar düşmüştü. Bu kez Fethullah Gülen’in olayları izleme pozisyonunda kaldığı görülüyor. Bu sessizlik, kuvvetle muhtemeldir ki, yeni bir hamle için hazırlık bekleyişi.
Fethullah Gülen’in telkinlerinin, şebekesi tarafından tam olarak anlaşılmamış olduğu, bir önceki krizden gereken hisseyi çıkaramadıkları görülüyor. Burada, önceki çıkışlarının başarısızlığının ve AKP’nin bunları etkisizleştirmesinin hazmedilemediğini ve şebekenin giderek hırçınlaştığını iddia edebiliriz. Çünkü kısa zaman içerisinde bu denli taktik hata yapmalarını başka türlü açıklayamayız. Burada Ruşen Çakır’ın şu tespiti de yerindedir: “AKP hükümetinin ve tabii ki Erdoğan’ın gücünü yanlış hesapladıklarını; buna bağlı olarak AKP’nin kendi desteklerini asla riske atmak istemeyeceğini düşünmüş olduklarını söyleyebilirim”
AKP’nin bu tehlikeyi önceden sezdiğini, Fethullah Gülen şebekesinin gücünü sınırlandırmaya dönük taktikler geliştirdiği görülüyor. Genel kanaatin tersine Gülen Şebekesinin parlamento rubundaki gücünün az olduğu görülüyor. Hâsılı, milletvekili pazarlıklarını tam anlamıyla yapamadıkları ve meclisteki temsil güllerinin zayıf olduğu açık. Yargı ve polis örgütlenmesindeki güçlerini fazlaca önemsemişler, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün desteğini de fazlaca önemsemişlerdi. Ancak bu önemsemelerinin yersiz olduğunu son jet onayda gördüler.
Sol, iktidar bloğunun çatlamasını isterken bu ayrımı tam okuyamadı. Fethullah Gülen şebekesinin gücüne çok fazla vurgu yapıldı. Bu vurgunun yapılmasındaki en önemli gerekçenin Gülen şebekesi tarafından; Kürt Özgürlük Hareketi’ne, devrimcilere, gazetecilere, öğrencilere yapılan operasyonlar olduğunu söylemek gerek. Sol, çatlaktaki vurguyu, yargı-polis üzerinden yaparken, AKP bloğunu oluşturan diğer kesimlere karşı tepkisini öne çıkaramadı. Bu ise; AKP içerisindeki Gülen şebekesi karşıtı grubun elini güçlendirdi. Dikkat edilecek olursa, şimdilerde Gülen şebekesine karşı Sol’un ürettiği eleştirileri/kavramları kullanıyorlar.
AKP’de çatlak ortaya çıktığından beri üstünlük Tayyip Erdoğan grubundaydı ve çatlakların hepsi, Tayyip Erdoğan’ın gücünü konsolide ettiği bir manevralara dönüştü. Gülen şebekesinin yargıda ve polis teşkilatında gerçekleştirdiği faaliyetler kamuoyu tarafından da eleştirildiği için, Gülen şebekesinin tasfiyesi daha da kolaylaşıyor.
CHP, burada meseleyi doğru okuyarak, çatlağın sürmesinden yana tavır takınıyor. MİT yasasını Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor. Kılçdaroğlu, Samanyolu TV ve Zaman gazetesinde boy gösteriyor. Bu çatlağı büyütmek için, Fethullah Gülen şebekesi ile aynı çizgide durmayı göze almış durumda.
Burada CHP, çatlağın büyümesi için ikinci bir taktik hamle daha yaptı. Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin 7 yıl olmasını da, anayasa mahkemesine götürecek. Buradaki amaç, Abdullah Gül’ün görev süresinin kısa tutulup siyaset sahnesine dönmesini hızlandırmak ve AKP’ye karşı kurulacak yeni bir merkez sağ parti ile AKP’nin oylarını bölmek. CHP, canavara karşı yeni bir canavardan medet umuyor!
AKP, Kürdistan’da Kürt Özgürlük Hareketi’ni KCK davasıyla, Seleflerini; Ergenekon davasıyla, Devrimcileri Devrimci Karargâh davasıyla tasfiye etmeye çalışırken; “Devlet içindeki odaklarla mücadele ediyoruz, Paralel devlete izin vermeyeceğiz” diyordu. KCK ve Ergenekon davalarında desteğini aldığı ve aynı hatta siyaset yürüttüğü Gülen şebekesine karşı şimdi aynı Saikler üzerinden hamle yapıyor. AKP, her zeminde “Seçilmişleri, atanmışlara kul etmeyeceğiz” Paralel devlete yer vermeyeceğiz” diyerek, yargıda ve poliste oluşan, Gülen kadrolarını tasfiye etmeyi amaçlıyor. Kamuoyu desteği sağlamaya çalışıyor. Ancak halk artık şunu biliyor: Seçilmişleri onlar atadı, hem de başkalarını tasfiye ederek.
Ancak, üç cephede muhalifleriyle mücadele yürüten AKP, dördüncü cepheyi açmakta zorlanıyor. Mücadele ettiği cephelerden birini kapatmak veya uzlaşmak zorunda kalacak gibi görünüyor. Önümüzdeki dönem AKP politikalarındaki olası bir yumuşamayı, toplumsal muhalefetteki baskının azalmasını, Gülen şebekesine karşı mücadeleye giriştiği bu süreçte elini rahatlatmak için yaptığı bir hamle olarak görmekte fayda var.
Bunun emareleri görülüyor; Doğan Yurdakul serbest bırakıldı, Tutuklu vekillerin maaşları bağlandı, birçok davada öğrenciler tahliye edildi. Burada, Newroz öncesi, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı bir operasyon gerçekleşmemesi ihtimalinden de bahsedebiliriz. Bütün bunların, bir taktik olduğunu görerek, rehavete kapılmak yerine, çubuğu tersine büküp, mücadeleyi daha da sertleştirip, AKP’yi köşeye sıkıştırmak gerek.
Gülen şebekesi bu iktidar savaşında karşı hamle yapmakta geç kalmayacaktır; Başbakan Erdoğan ve AKP’li bakanlar hakkında belgeler, kasetler basına sızdırılabilir, bu belgeler çok aha büyük krizler yaratabilir. Anayasa Mahkemesi’ndeki Gülenci kadrolar, Ulusalcılarla uzlaşabilir, özel yetkili mahkemeler AKP’yi kamuoyunda daha da zor duruma düşürecek tutuklama operasyonları yapabilir… Tartışmanın, Fethullah Gülen şebekesinin, 28 Şubat sürecinde diğer İslamcıları yalnız bırakmasının, hesabını sormaya kadar gidecek gibi.
Bütün çekişmeler içerisinde sadece bir tek şeyin iktidar bloğunu çatlatacağı ya da AKP’yi parçalayacağı ortaya çıkıyor; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın görevini bırakmasına sebep olacak bir sağlığındaki ciddi rahatsızlık, Belki de sağlığı iyi giderken Turgut Özal gibi anısızın zehirlenebilir. Cumhuriyet’te oyun bitmez…
Bizimse bu çatlakları bekleyecek vaktimiz yok. AKP’ye karşı her cephede örgütlenerek, mücadeleyi büyütmek zorundayız. Çatlağı dolduramadığımız sürece, bunları ancak yorumlamakla yetiniriz.
Bu sene kar çok topladı. Erimesi, toprağa karışması, toprağın yeşermesi zaman alacak gibi. Bu zamanı iyi değerlendirmek lazım!



Ahmet Saymadi / 24 Şubat 2012 Cuma (Jiyan - Emek Dünyası - Toplumsal Özgürlük)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder