18 Eylül 2011 Pazar

Puşi Kürt Özgürlüğünün Simgesidir!

Puşi Kürt Özgürlüğünün Simgesidir!



Diyarbakırlı bir Kürt olmama rağmen puşi ile geç tanıştım. Biz küçükken Diyarbakır kent merkezinde puşi pek takılmazdı, genelde şehir dışında yaşayanlar veya şehre taşradan göç edenler takardı puşiyi, biz şehirliyiz ya atkı takardık. Diyarbakır’dan Mersin’e göç ettikten sonra, Kürt olduğumuzu erkenden fark ettirdiler! Ben de inadına, Kürt olduğumu ispatlamanın ya da bu kimliği açıkça ilan etmenin en açık göstergesini puşi takmak olarak anlamışım ki, hemen bir puşi almıştım kendime.

Puşi takmak atkı takmak kadar kolay bir şey değilmiş ama hemen öğrettiler! Boynumuza dolayıp dışarı çıktığımız ilk gün; arada gittiğimiz kahvehaneden “tanımasam içeri almazdım…” uyarısını almış, az sonra ise GBT soruşturmasına tabi tutulmuş, etrafta bizi puşi ile görenlerin ise ters ve şüpheli bakışlarına maruz kalmıştık. Biz ise Kendimizi Kürt kimliğinin farkına varmış, safını belirlemiş Kürtler olarak görüyorduk. Cemiyet hayatına karışmamızla birlikte, Puşiyi takmaz olduk, şimdilerde evde bir köşede duruyor.

Bunları neden mi anlatıyorum? Sebep, Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümü 3. Sınıf öğrencisi Cihan Kırmızıgül! Cihan ilgisi olmayan bir eylemin gerçekleştiği bir semtte otobüs durağında beklerken “Şüpheli” zannıyla darp edilerek, gözaltına alındı ve ardından tutuklandı. 20 aydır Tekirdağ cezaevinde yatıyor ve tek suç delili taktığı puşi! Mahkemesi 16 Kasım’a ertelendiği için tutukluluk süresi 22 aya uzadı. İnsan sadece puşi taktığı için şüpheli olur mu? 22 ay hapis yatar mı? Bu soruları yüksek sesle tekrar sormamıza sebep oldu Cihan. Aslında Cihan’da değil, Cihan’a ve puşiye bu zulmü reva görenler desek daha doğru olacak. Cihan’ın başına gelenler, bize güvenlik birimlerince Puşi’nin ve Kürt olmanın, bir suç unsuru olarak algılanmasında bir değişiklik olmadığını gösterdi. Bir halkın yüzyıllardır kullandığı bir yerel bir giysi devlet tarafından suç unsuru olabiliyor ve uğruna bedel ödenen bir siyasal simgeye dönüşebiliyor. Gerilla giyiyor diye, Mekap marka ayakkabı giyenleri toplayan zihniyetten ne beklenir ki zaten! Yakında trafik ışıklarını sarı, kırmızı, mavi yaparlarsa şaşırmayın…

Puşinin suç unsuru olarak görülmesi alıştığımız bir şeydi yeni değil; puşi KCK operasyonlarında tutuklanan birçok insan ile ilgili olarak da suç delilleri arasında gösterilmişti. Puşi takan birisi güvenlik görevlilerince kimlik kontrolüne tabi tutulabiliyor ve gözaltına alınabiliyor. Puşi takmak Kürtlerin şiddete maruz kalmasına da sebep oluyor; Geçtiğimiz yıl, Beyoğlu’nda puşi takan Mehmet Çelik, boğazından bıçaklanarak öldürülmüştü. Katillerden birisi polis memuruydu! Yine geçtiğimiz yıl, Giresun’da üniversite öğrencisi Kürtler puşi taktıkları için ülkücü faşistlerin saldırısına uğramışlardı.



Türkiye Cumhuriyeti’ne bu algının Filistin’deki İngiliz sömürgecilerinden miras kaldığını söyleyebiliriz. Sömürgeci her yerde aynı nasıl olsa! Puşiye çok benzeyen Arap halkının kullandığı “Kefiye” İngiliz sömürüsüne-İsrail zulmüne karşı Filistinlilerin direnişinin sembolü olmuştu. İsrail’e karşı mücadele eden FHKC ve EL-Fetih’te kefiyeyi simge edinmişti. Hatta Marksist FHKC’nin kullandığı kefiye kızıl renkliyken, muhafazakâr El-Fetih’inki ise siyah beyaztı.   



İsrail polisi için Arap’ın kefiyesi ne ise, Türk polisi için de Kürd’ün Puşisi odur. Adı bile korkutur, adı bile suç unsurudur. Cihan’ın taktığı sadece bir yerel giysi değildir, bir halk ayaklanmasının simgesidir… Bu ülkede özgürlük diye boynumuza dolanan adaletin prangası yerine, boynumuza puşi dolamayı tercih ederiz. Suçsa şayet, bütün Kürtler suçluyuz.

 18 Eylül 2011 Pazar - Ahmet Saymadi


(Fotoğraf: Leyla Halid)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder