27 Şubat 2012 Pazartesi

Hem Hocalılıyız, hem Halepçeliyiz, hem Ermeniyiz!

Geçtiğimiz günlerde annemin: “Pazar günü Ermenilere karşı yürüyüş varmış!” cümlesi ile irkildim. Benim için, 60 yaşındaki annemin Newroz dışında bir eylemden haberdar olması başlı başına bir soru işareti taşıyordu! Annem 4 yıl önce 1 Mayıs’tan da haberdar olmuştu. Evimizin olduğu Taksim Meydanı’na yakın sokağa polis biber gazı atınca, koşuşan gençleri bizim apartmanın kapısını açarak içeri almıştı. Ertesi yıl Kazancı yokuşunun girişine kurulan polis barikatına polislere: “Açsanıza evladım geçelim” diyordu. Hâsılı, bizimle birlikte 1 Mayıs’a da katıldı.
Annem yürüyüşün duyurusunu Belediye otobüsüne asılan bir afişte görmüştü. Yürüyüşün afişi İstanbul’daki tüm belediye otobüslerine ve otobüs duraklarına, billboardlara, metro duraklarına asılmıştı. İstanbul’da yaşayan herkesin afişini görebileceği, haberdar olabileceği bu eylemin sadece görsel malzemesinin, dağıtılmasının, asılmasının ne kadar büyük bir bütçe gerektiğini hesaplayın. Afişlerin üzerinde imza yok! Sadece sosyal medya sayfalarının ve internet sitesinin linkleri var. Eylemi örgütleyen, çağrıyı yapan politik öznenin kim olduğu belli değil! Bunun arkasındaki Çapanoğlu’nun adını söylemek istemese de, AKP olduğuna adım gibi eminim!
Bir yandan Hrant Dink için kanlı gözyaşları döküp demokrat rolünü oynamak, diğer yandan böyle faşizan bir eylemi örgütlemek onlarında kanına dokunmuş demek ki!
Bu yürüyüşün alt yapısının TRT Belgesel kanalındaki “Soykırımın iç yüzü” belgeseli ile örülmeye başlandığını söylemek gerek. Belgesel gün içerisinde üç ya da dört kez gösteriliyor. Belgesel (http://www.trt.net.tr/trtbelgesel/default.asp?L=&mid=240) linkten izlenebilir. Belgesel ile ilgili konuşmaya bile gerek yok. Parası neyse ödenen satılık yerli ve yabancı akademisyenlerle de desteklenmiş belgesel. Hele bir İngiliz Tarih Profesörü var, sanırsınız AKP’nin sesi!
Yürüyüşle ilgili TRT Haber kanalında 25 Şubat Cumartesi günü bir sabah programı yapıldı. Programa Azerbaycan’dan bir parlamenter, Hocalı katliamında yaşamını yitiren bir Azeri’nin yakını ve bir Azeri sanatçı katıldı. Programda konuşmaya başlayan herkes Hocalı katliamı ile ilgili bir iki cümle kurduktan sonra, meseleyi 1915 Ermeni soykırımına ya da onların deyimiyle “Ermeni yalanlarına” getiriyordu. Ya da, Fransız parlamentosunun aldığı “Soykırımları reddedenlere ceza yasasına” geliyordu. Bu arada Fransa’da kabul edilen yasanın sadece Ermeni Soykırımının kabulü ile ilgili olmadığını, Fransa’nın kabul ettiği tüm soykırımları kapsadığını ve sadece Türkiye’nin üzerine alındığını eklemek gerek! “Yarası olan gocunur” diye bir cümle vardı, bilmem hatırlar mısınız? Hocalı’da yapılanın bir katliam olduğunu herkes kabul ediyor. Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Rober Koptaş konu ile ilgili bir yazı yazdı. Eylemi organize edenlerin Rober’in yazısını anlayacağına dair ümidim yok ama yine de linkini verelim. (http://www.agos.com.tr/hocali-neyi-ortuyor-veya-hocali-ve-samimiyet-772.html)
Devrimciler, Sosyalistler; Hocalı’nın, Halepçe’nin, Çorum’un, 1915′in, Srebrenitsa mağdurlarıyla duygudaşlık kuruyor. Katillerinden de hesap da soruyor. Biz, aynı zamanda hem Hocalılıyız, hem Halepçeliyiz, hem Ermeniyiz. Mazlumdan yana olan, eşitlik ve özgürlük mücadelemiz dünyanın zulme uğrayan tüm haklarıyla dayanışmamızı hepimize şart koşuyor, biz Sosyalistiz! Türkiye Sosyalist Azerbaycanlılar Platformu’ndan yoldaşlar yürüyüşle ilgili yaptıkları açıklamada şöyle diyorlar: “Biz hiç bir katliamın diğerinin bahanesi olamayacağına, hiç bir acının diğerinden üstün olmadığına inanarak, Hocalı katliamının 1915`deki Ermeni olaylarıyla kıyaslanmasına, Ermeni trajedisini inkâr etmek için malzeme olarak kullanılmasına itiraz ediyoruz. Hrant Dink`in katli sonrası karanlık güçlere karşı Türkiye`deki Ermeni azınlıkla dayanışma anlamında acı ve öfkeyle dile getirilmiş `Hepimiz Ermeniyiz` sloganını sulandırmak ve geçersiz kılmak için ortaya atılan `Hepimiz Azeriyiz` önermesine itiraz ediyoruz. Bu oyuna ortak olup Hocalı katliamının bu çevrelerin siyasi malzemesi olmasına göz yummak en başta Hocalı katliamında hunharca katledilen insanların anısına saygısızlık, Hocalıların acısına vurdumduymazlıktır. Biz bu oyunun oyuncusu da, seyredeni de olmayı reddediyoruz. Yaşasın Halkların Kardeşliği…” Siz söyleyin, önümüzdeki yıl 16 Mart’ta Haleçe katliamında yaşamını yitiren Kürtlerin katledilişinin 25. Yılında nerede olacaksınız? Amerika’nın, dünyanın herhangi bir yerinde yaptığı bir katliamda nerede olacaksınız? Sizden ve duyarlı kamuoyunuzdan aynı performansı bekliyoruz! Tepkisiz kalacaksınız biliyoruz! Bari bugün de yalan söylemeyin.
Bizim için de değil, kendiniz için yılın bir günü Ermeni, Kürt ya da Alevi olmayı deneyin. Belki yürekleriniz biraz da olsa  paklanır. Önünüzde iki seçenek var; zulme kör ve sağır olmak, Mazlum halklarla kardeş olup ezilenlerle birlik olmak. Tercih sizin!


Ahmet Saymadi / 26 Şubat 212 Pazar (Birgün Gazetesi)

2 yorum:

  1. Merhaba,

    Sizinle Radikal Blog adına görüşmek istiyordum.

    Bana eutku@hurriyet.com.tr adresine mail atarak ulaşabilir misiniz?

    Bir de bu yorumu silmenizi rica ediyorum.

    Teşekkürler,

    Eda

    YanıtlaSil
  2. Bloğunuzu çok beğendik çok güzel paylaşımlarınız var Metal çöp konteyner olarak paylaşımlarınızın devamını dileriz.

    YanıtlaSil